Her ikisi de gözlenebilen volkanizma ve volkanik kayaçların oluşumunun tersine plütonik etkinliği yalnızca dolaylı olarak inceleyebiliriz. Magma, kabuğun içinde soğuyup kristalleştiğinde plüton adıyla bilinen sokulumlu magmatik kütleler oluşur. Bu yüzden plütonlar sadece aşınmayla yüzeye çıktıklarında gözlenebilir. Bunun ötesinde jeologlar küçük laboratuvar deneyleri dışında plütonların oluşum koşullarını tekrarlayamaz. Bu nedenle jeologlar plütonların oluştuğu mekanizmaları açıklarken çok daha büyük bir mücadeleyle yüz yüze gelirler. Plütonları oluşturacak büçümde soğuyan magma sıklıkla etkin volkanizma alanları da olan uzaklaşan ve yakınlaşan levha sınırlarında yerleşir.
Jeologlar geometriklerine (üç boyutlu şekil) ve yan kayaçla ilişkilerine göre birkaç plüton tipini tanımlar. Plütonlar geometrik olarak kütlesel (düzensiz), levhasal, silindirik ya da mantar biçimlidir. Plütonlar ya komşu kayacın tabakalanmasına paralellik gösteren sınırlara sahip konkordan, ya da komşu kayacın tabakalanmasını boyuna kesen sınırlara sahip diskordandır.
Dayklar ve Siller
Dayklar ve siller, tek farkları daykların diskordan iken sillerin konkordan olduğu levhasal ya da tabakamsı plütonlardır. Çok yaygın olan daykların, çoğu boyu 1 yada 2 metre olan küçük kütleler olmakla birlikte kalınlıkları birkaç cm’den 100 metrenin üzerine kadar değişir. Önceden var olan çatlaklarda ya da akışkan basıncının kendi çatlaklarını oluşturacak denli büyük olduğu yerlerde yerleşmiştir.
Zayıflık kuşaklarını izleyen daykların aksine siller, akışkan basıncının sokulum yapan magmanın üzerindeki kayaçları kaldıracak ölçüde büyük olduğunda yerleşir. Bu yerleşme, akışkan basınının üzerindeki kayaçların ağırlığının getirdiği kuvveti geçmesini gerektirdiğinden bir kısmı kabukta derinlere yerleşse bile birçok sil sığ plütonlardır.
Lakolitler
Lakalitler konkordan olan sillere benzemekle birlikte levhasal olmak yerine mantar benzeri bir geometriye sahiptir. Düz tabanlı eğiliminde ve orta kısımlarında üste doğru kubbeleşir. Siller gibi lakolitler de magma sokulduğunda gerçekte üzerleyen kayaçları yukarı kaldıran oldukça sığ plütonlardır. Bununla birlikte bu durumda kayaç tabakaları plütonun üstüne doğru kemerlenir. Birçok lakolit oldukça küçük kütlelerdir.
Uta’ın güneydoğusunda Henry Dağları ABD’de iyi bilinen lakolitlerden olup Mantana’daki birkaç butte aşınmış lakolitlerdir.
Volkanik Bacalar ve Boyunlar
Bir volkanın, krateriyle altındaki magma odasını bir birine bağlayan volkan bacası adıyla silindir biçimli bir kanalı vardır. Magma bu yapı boyunca yüzeye yükselir. Volkanın püskürmesi durduğunda yamaçları su, gazlar ve asitlerin etkisinde aşındığı halde bacada katılaşmış magma genelde bozunmaya ve aşınmaya daha dirençlidir. Sonuçta volkanın büyük kısmı aşınır, baca geriye volkanik boyun olarak kalır.
Birkaç volkanik boyun, özellikle ABD’nin güneybatısında Arizona ve New Mexico olmak üzere, diğer başka yerlerde de bulunur.
Batolitler ve Stoklar
Tüm plütonların en büyüğü olan batolit en az 100 km2’lik yüzey alanına ve birçoğu çok daha büyük alana sahip sokulum kütleleri olarak tanımlanır. Aksine stok benzer olsada daha küçüktür. Sadece bazı stoklar bir zamanlar batolit olan, aşınmayla yüzeye çıkmış büyük plütonların parçalarıdır.
Batolitler ve stoklar yerel olarak konkordan olsa bile çoğunlukla diskordandır ve özellikle batolitler çok sayıda sokulumdan oluşur. Bir başka ifadeyle batolit, aynı bölgede yinelenen, geniş magma sokulumlarıyla ortaya çıkan büyük bir karma kütledir. Örneğin Peru kıyı batoliti 60 – 70 milyon yıllık bir dönemde yerleşmiş ve 800 kadar plütondan oluşmuştur.
Batolit ve stok kayaçları ile komşu yan kayaçlarda çok sayıda maden kaynağı bulunur. Granitik kayaçlar magmatik kütlenin kırık ve çatlakları boyunca hareket eden mineralce zengin çözeltilerden oluşan altının başlıca kaynağıdır. Montana Butte’deki bakır yatakları Boulder batolitinin granitik kayaçlarının kenarları yakınındaki kayaçlarda yer alır. Utah, Salt Lake City yakınında bakır, granit ve granit porfirli karma bir plüton olan Bingham stoğundaki cevher kayaçlarından çıkarılır.