Sismik olarak aktif olan Alpin kuşağı üzerinde yer alan Türkiye ve civarında gözlenen tektonizma; Afrika, Ege, Arap, Anadolu, Karadeniz ve Avrasya levhaları ile İran ve Hazar levhalarının birbirlerine göre relatif hareketlerine bağlı olarak meydana gelmiştir.
Bölgedeki önemli tektonik yapılar, Ege yitim zonu, Batı Anadolu graben sistemi (Zanchi ve Angelier, 1993), Kuzey ve Doğu Anadolu fayları, Bitlis-Zagros (Perinçek ve Çemen, 1990) ve Kafkas bindirme zonları (Gülen, 1989) olarak sayılabilir. Ege yitim zonu, Afrika levhasının kabaca kuzeye doğru Ege levhasının altına dalması ile oluşmuştur. Batı Anadolu' da D-B yönlü graben sistemlerine bağlı olarak K-G yönünde bir genişleme söz konusudur. Arap levhasının kuzeye doğru hareketi Doğu Anadolu' da sıkışmaya neden olmuştur.
Bu sıkışma sonucunda Anadolu plakası batıya, Kuzey Anadolu levhası doğuya doğru kaymaktadır. İran (Zagros)' a kadar uzanan zon, Bitlis-Zagros bindirme kuşağı olarak adlandırılır. Kafkas bindirme zonu, Avrasya ve Hazar levhalarının çarpışması sonucunda meydana gelmiştir. Geçiş sınırlarında yer alan kuzey anadolu fayı sağ yönlü ve Doğu Anadolu Fayı ise sol yönlü doğrultu atımlı faylardır.

Erduran (2002) yukarıda hazırladığı katalogda yer alan depremlerin (M³3.0) magnitüd büyüklüklerine göre episantr dağılımını çizmiştir (Şekil 13). Bu şekil incelendiğinde Türkiye ve çevresindeki sismik faaliyetin Ege arkı ve Batı Anadolu graben sistemi ile Kuzey Anadolu fayı (KAF) kuşağında yoğunlaştığı görülmektedir.
Kuzey Anadolu fayında oluşan depremler sığ odaklı olup, kuşak boyunca görülen sağ yönlü yanal yer hareketleri ile ilişkilidir. Son yıllarda elde edilen modern sismik veriler bu kırık (fay) kuşağındaki depremselliğin doğudan batıya bir göçünün söz konusu olduğunu göstermektedir. Türkiye ve civarındaki depremler KAF ve Ege bölgesini içine alan bölgelerde oluşmaktadır.

Ayrıca 6.0 ve 7.5 aralığındaki depremlerin yoğunluğu içinde aynı durum söz konusudur. Türkiye' de oluşan en büyük depremler bir üstteki görselde yıldız ile gösterilmiş ve bunlar Kuzey Anadolu fay kuşağı üzerinde meydana gelmiştir. 1939 Erzincan depremi (MS=7.8), 1999 Düzce depremi (MS=7.2) ve 1999 Gölcük depremi (MS=7.4) fayın doğudan batıya doğru tetiklendiğini gösteren büyük depremlerdir.
Doğrultu atımlı olan bu kuşak sürekli hareket halindedir ve büyük depremler üretmektedir. Fayın doğrultu atımlı olması ise kırılabilmesi için büyük bir enerjinin açığa çıkmasını gerektirmektedir. Dolayısı ile depremler daha yıkıcı ve hasar bırakıcı olmuştur. Bu durum bu kuşağın karakteristik özelliğidir.
Batı Anadolu graben sistemi sığ odaklı depremler üretmektedir ve bu sistem D-B uzanımlı normal faylar ile sınırlandırılmış bir çok bloktan meydana gelmiştir. Bu sistemde oluşan yıkıcı ve yüzey kırığı oluşturan depremler birbirlerine yakın kollarda oluştukları için deprem zamanları birbirlerine oldukça yakındır. Buna bağlı olarak deprem sayısının fazlalığı bu sistemin belirgin özelliğidir.

Yukarıda görüldüğü gibi daha çok orta büyüklükteki depremlerin yoğunluğu Batı Anadolu'nun yaygın depremselliği ile dikkat çektiğini ispat eder. Bu bölgede incelenen periyotta oluşan en büyük deprem 1 Ekim 1995 Dinar (Afyon) depremidir ve 95 kişinin ölümü ile sonuçlanmıştır. Ege arkında da sismik aktivitenin yoğunluğu dikkat çekicidir.
Ayrıca doğrultu atımlı bir fay olan DAF ve ters fay mekanizması gösteren Bitlis-Zagros bindirme kuşağında 3.0 ve 4.5 magnitüd aralığına düşen depremlerin yoğunluğu fazla iken, 6.0' dan büyük depremler oldukça azdır. Orta Anadolu bölgesi'de sakin bir depremsellik sergilemektedir. Bölge bağımsız faylardan oluştuğu gibi, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu faylarından ayrılmış oldukça uzun faylardan da oluşmaktadır. Bölgede meydana gelmiş en büyük deprem 1938 Kırşehir depremidir ve magnitüdü 6.6 olan bu depremde 160 kişi hayatını kaybetmiştir.
Bir önceki yazımız olan Deprem Enerjisinin Diğer Boşalım Şekilleri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.