Derin deniz çökelleri, kaba taneli çökelleri (kum ve çakıl) karadan uzağa taşıyacak çok az mekanizma olduğu için çoğunlukla silt ve kil boyutunda tanelerden oluşmuş ince taneli çökelleri içerir. Bununla beraber buz dağlarının okyanus havzalarına kaba taneli çökelleri taşıdığı ve Antartika ve Grönland‘a komşu geniş bir buzul kaynaklı denizel çökel bandının olduğu bilinir.
Derin denizdeki ince taneli sedimanların çoğu, kıtalar ve okyanus adalarından rüzgarla taşınarak gelen tozlar ve volkanik küller ile okyanusların yüzeye yakın sularında yaşayan mikroskobik organizmaların kabuklarından oluşur. Diğer çökel kaynakları ise deniz suyundaki kimyasal tepkimeler sonucunda oluşan çökeller ve kozmik tozlardır. Bütün okyanus havzalarında oldukça yaygın olan manganez yumruları bu çökellere iyi bir örnektir.
Bu yumrular çoğunlukla manganez ve demir oksitlerden oluşurken aynı zamanda bakır, nikel ve kobalt da içerebilir. Yumrular gelecekte bazı metaller için önemli bir kaynak haline gelebilir. Manganez ve kobalt, büyük oranda dışarıdan alan ABD bu potansiyel kaynak ile yakından ilgilidir.
Kozmik tozun derin deniz çökellerine katkısı önemsenmeyecek bir düzeydedir. Bazı araştırmacıların gökyüzünden her yıl Dünya’ya 40.000 ton kadar kozmik toz düştüğünü tahmin etmelerine rağmen, bu miktar diğer kaynaklardan elde edilen girdiler göz önüne alındığında yine de önemsiz kalır.
Derin deniz tabanındaki çökellerin çoğu pelajik olarak bulunur. Bunun anlamı karadan uzakta, asıltıdan çökelmiş olmalarıdır. Pelajik çökeller pelajik kil ve balçık olarak iki gruba ayrılır. Kahverengi veya kırmızımsı kısımlarının çoğunluğunu kaplar, kıtalar ile okyanus balçık adalarından gelen kil boyutunda tanelerden oluşur. Sulu çamur ise tersine genel olarak mikroskopik deniz hayvanlarının ve bitkilerinin kabuklarından oluşur. Çoğunlukla delikliler (Foraminifera) gibi minik organizmaların kalsiyum karbonatlı (CaCO3) iskeletlerini içerdiği hallerde kalkerli balçık, Işınlılar (Radiolaria) ve diyatomeler (bitkiler) gibi tek hücreli organizmaların silisli (SiO2) iskeletlerini içerdiği hallerde ise silisli balçık olarak bilinir.
Kaynak: Fiziksel Jeoloji, Yervuyarı’nın Araştırılması, Türkçe Baskı